Sayfalar

Zihni Kuvvetlendirmek

İnsan bir şeyle ne kadar çok meşgul olursa, bir gün o şey onu (istemese de ve kendini zorlamadan) meşgul edecek hale gelir. Bir şeyle meşguliyet, o sahada ilim sahibi olmak için atılan adım ve sarfedilen gayretlerin, kullanılan vasıta ve metodların tamamı; o şeyin insanı meşgul etmesi ise derecesine göre meşgul olunan sahada ilim ve ihtisas sahibi olmak, hatta yeni keşif ve icadlar peşinde yürümek veya yeni yeni ilhamlara mazhar olmak demektir. Meşgul olmak, işin sancısını çekmek; meşgul edilmek ise bu halis niyet ve gayretin meyvesine konmaktır. Ulaşılacak nimetin kemiyet ve keyfiyet itirabiyle geniş buutlarda olması elbette ki, çekilecek sancıyla doğru orantılıdır.
Metod ve vasıtalar hedef kapılarını rahatça ve en kısa zamanda açar. insanı yeni ufuklarda emin adımlarla gezdirir. Çekilecek sancının daha hafif olmasını, enerji ve zaman tasarrufunu temin eder. Tasarladığını, müşahade ettiklerini, dinlediklerini ve okuduklarını bir veya en çok bir kaç defada kafasına nakşetmesini netice verir. Bu hal ise insanın kuvvetli bir hafızaya sahip olmasıyla tahakkuk eder." Zaman az, fakat yapılacak işler çoktur" sırrınca kuvvetli bir hafıza herkesçe matlup veya zaruri bir keyfiyet; bazılarınca rahmani bir hediye olarak sahip olunan bir hal; fakat bütün insanları alakadar eden yönüyle usulüne uyunca kolayca kazanılan bir nimetttir.
Zamanımızda meşhur, "ne kadar okusam aklımda pek kalmıyor" şikayetine mukabil, sadece bir kere okumakla hem de içinde ağır meseleler bulunan ilmi bir kitap ezberleyen zatlar hususunda verilen misaller bize bu nimetin kıymetini daha iyi anlatır. Şüphesiz bu işin başlangıcı ve özünü, insan olarak hangi maksat ve vazifeyle şu alemde yer işgal ettiğini idrak etmek; bu vazifenin ilimle terakki olduğu neticesine teslim olmak; ilimden uzak boş oyun ve işlerle geçirdiği vakitleri kendisi için zarar bilmek teşkil eder. Basamaklara riayet, kendini meşgul olduğu şeye hakkıyla verme ve öğrenmeyi kolaylaştıran pratik usuller kullanma, bu esas üzerine bina edilecek yapı taşlarıdır. Asrımızın insanı belki ancak çok ehemmiyetli bir noktada, belki bir taşı şekillendirip yerine koymada zorluk çekecektir. O da, hafıza kuvvetini zayıf düşüren asrın hastalığından kendini korumak, bu hastalığın kendine bulaşmaması için koruyucu tedbirleri bulmak ve almaktır. En iyi çare, meşgul olduğu ilimlerle o derece haşir-neşir olmaktır ki; başka meşguliyetlere yer, zaman ve imkan vermeyecek, başka birçok meşru meşguliyetlerden bile belki lezzet almayı dahi unutturacaktır.
Hafızayı zayıf düşüren illetlere mukabil, hafızayı kuvvetlendirecek âmillerin başında sistemli bir hayat, prensipli bir çalışma ve zihni daimi ezberlerle meşgul etme gelir. Ezber gerçek manasıyla bilerek öğrenmedir. Esasen manasını bilmeden ezberlemeler bile zihnin kuvvetlenmesinde müsbet rol oynar. Yalnız, bu yolla öğrenilen şeylerin insana faydalı olmaması boş bir meşguliyettir. Nasılki askerin hergünkü talimi onu daima rahat ve yorulmadan davranışta bulunmasını sağlar, aynen öyle de hergün, ihtiyacı olduğu sahalarda birşeyler ezberlemek de zihnin talimidir ve bir zaman sonra okuduğunu rahat ve yorulmadan bir veya en çok bir-iki defada hafızasına nakşetmesini temin eder. Ezber çalışması zihnin en yüksek faaliyette bulunduğu hallerden biridir. Ezberlemeden öğrenmeye çalışmak, bir labirentvâri sahada yol bulmaya uğraşmak ise, bilerek ezberlemek de, o sahayı kuşbakışı ihata etmek, bütününü birden görmek, eşya ve hadiseler arasındaki münasebet iplerini iyi kavramaktır. Ayrıca neticesi zihnin kuvvetlenmesi, öğrenmenin günden güne ko-laylaşmasıdır.
Ezbere, tecrübe ve tedkik etmeden karşı çıkmak insaf ve ilim namına olmasa gerektir. Halbuki öğrenmenin esası ezberleme ve daimi tekrarla mütalaya dayanır. Tekrarla, öğrenilenler yer eder. Kulak, göz ve zihin elele verir. Bizde eskiden beri tatbik edilegelen bilerek ezber metodu, batılıların yenilerde adını değiştirip tekrar bize "endirektif" adıyla takdim ettikleri metoddur. Zaman ve enerji tasarrufu itibariyle yine de bizde uygulanan sisteme ulaşamamışlardır.
Elhasıl zihni kuvvetlendirmek, faydalı şeylerle isteği dışında dahi meşgul edilmek isteyen, hergün, yıllar geçse de kıymetini kaybetmeyecek birşeyler ezberlemeli. Bu mevzuda müşahhas bir misal istenirse Heinrich Seclhiemann'ın dil öğrenimi hususundaki şu cümleleri kayda değer.
"ihtiyaçlar benim dil öğrenimini oldukça kolaylaştıran bir yol bulmama vesile oldu. Bu basit yol, çok yüksek sesle okumak, (başlangıçta) tercüme etmemek, hergün bir saat çalışmak, enteresan mevzularda kompozisyonlar yazmak, bunları bir öğreticinin nezaretinde tashih etmek, ezberlemek ve tashih ettiğini diğer derste ezbere söylemekten ibarettir. Çocukluğumdan beri talimsiz olduğumdan zihnim zayıftı, fakat her anı değerlendirdim. Hatta öğrenmek için zaman ayarladım. Telaffuz için ingilizce kelimeleri içimden tekrarlıyordum. Her kuryeye çıkışımda yağmur yağsa bile koltuğumun altında bir kitap sıkıştırıyor ve birşeyler ezberliyordum. Postanede okumadan beklemiyordum. Böylece yavaş yavaş zihinimi kuvvetlendirdim. Çok değil üç ay içerisinde, daha önce üç defa baştan sona dikkatle okumakla, hergün derste yirmi sahife matbu ingilizce bir nesri (düzyazıyı) kolaylıkla kelime kelime ezbere söyleyebilecek hale geldim. Çok heyecandan az uyuyor, uyanık gece saatlerimi akşamleyin okudukları mı zihnimde tekrarlamakla geçiriyordum. Gece zihin gündüzdekinden daha konsantre olduğundan, bu çalışmalarımdan da çok istifade ettim. Bu şekilde İngilizcenin mühim bir kısmını altı ayda öğrendim"

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...